Anlatıcı:
Toplumsal cinsiyet çalışmaları üzerine sivil toplumda araştırmacı olarak aktivizm yürüten Aysel; İslami feminizm, eleştirel erkeklik ve barış politikaları alanlarıyla ilgileniyor. Barış mücadelesi hikâyesi ise çocukluk yıllarında Diyarbakır’da tanık olduğu olaylarla şekillenmeye başlıyor.
Barış süreci başladığında üniversite öğrencisi olduğunu, 2013’te gerçekleşen Gezi Direnişi sırasında çeşitli toplumsal mücadele paydaşlarının bir araya geldiğini ve ortak bir amaç için mücadele ettiğini görmekten heyecan ve umut duyduğunu belirtiyor.
Barış mücadelesindeki dönüm noktasının ise 2015-2016 yıllarında Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen şehir ablukaları ve ağır insan hakları ihlalleri olduğunu belirtiyor.
Olağanüstü Hâl sürecinde açığa alınarak görevinden uzaklaştırılan Aysel, bu süreçte kendisiyle birlikte görevlerinden alınan birçok öğretmen hakkında kamuoyunda olumsuz bir algı oluşturulduğunu ve suçlamalarda bulunulduğunu belirtiyor. Yaşananların ardından barış mücadelesini daha aktivist bir yaklaşımla sivil toplumda sürdürmeye karar veriyor.
Kalıcı bir barışın mümkün olabilmesi için sistematik olarak hedef gösterilen, ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakılan kadınların ve LGBTİ+’ların barış süreçlerine katılımının gerekli olduğunu çözüm süreci deneyimi üzerinden ifade ediyor.
Kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığın ve şiddetin aile içinde başlayarak toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizliklerle birlikte yaşamın her alanında kendini gösterdiğini belirtiyor. Bu sürecin çatışma süreçlerinden devlet şiddetine kadar uzandığına dikkat çekiyor.
Hikâyesinin sonuna gelirken birlikte mücadele ettiği kişilerin kendisine umut kaynağı olduğunu aktarıyor.